Her yıl Dünya Ekonomi Forumu’nda açıklanan Küresel Riskler Raporu, bu yıl TÜSİAD ve Marsh & Zurich işbirliğinde 1 Şubat’ta tanıtıldı. 2019 Küresel Riskler Raporu’nda bu yıl gerçekleşme olasılığına göre en önemli 5 risk; “Olağandışı hava olayları, İklim değişikliğinin önlenmesi ve adaptasyonunda başarısızlık, Doğal afetler, Veri sahteciliği ve hırsızlığı, Siber saldırılar” olarak sıralandı.
2019 Küresel Riskler Raporu tanıtımı, Marsh Küresel Risk ve Dijital Başkanı John Drzik ve Zurich Ticari Sigortalar CRO’su Eugenie Molyneux tarafından gerçekleştirildi. Toplantıda politik risklerin ve bu risklerle ilintili makroekonomik koşulların alanında uzman katılımcılarla tartışıldığı bir de panel düzenlendi. Panele Marsh Türkiye CEO’su Hakan Kayganacı, Gazeteci & Yazar Murat Yetkin, Ekonomist Uğur Gürses, Koç Üniversitesi’nden Prof. Dr. Selva Demiralp ve Zurich Sigorta Türkiye CEO’su Yılmaz Yıldız konuşmacı olarak katıldı.
“Dünya ekonomisinde tehlike sinyalleri artıyor”
Toplantıda konuşan TÜSİAD Başkanı Bilecik, şunları söyledi:
“Geçtiğimiz sene, Amerika ve Çin arasında yaşanan gerginlik, her iki ülkenin ekonomilerini etkilemekle kalmadı, tüm dünya ülkelerini de etkiledi. Avrupa ekonomisi, hem küresel ticaret savaşlarından hem de Brexit belirsizliğinden etkilenerek yavaşlamaya başladı. Küresel büyümenin önümüzdeki iki sene boyunca daha da yavaşlaması bekleniyor. Bununla birlikte, küresel kriz öncesine kıyasla bugün ülkelerin borcu çok daha yüksek. Küresel bazda borçluluk, milli gelirin %225’ine, yani 3 katından fazlasına çıkmış durumda. Şurası kesin ki dünya ekonomisinde tehlike sinyalleri artıyor. Türkiye için soru, ekonomimizin bundan etkilenip etkilenmeyeceği değil, ne kadar etkileneceği olmalıdır. Türkiye, ekonomide uzun vadede sorun yaşamamak için kısa vadede riskleri doğru yönetmelidir.”
Marsh Türkiye CEO’su Hakan Kayganacı da, şunları kaydetti:
“Küresel Riskler Raporu’nda bu yıl iklim değişikliğinin de içerisinde bulunduğu çevresel risklerin, son iki-üç yılda olduğu gibi bu sene de ilk 5 risk içerisinde yer aldığını görüyoruz. Ekstrem hava koşulları ve bunların sebep olduğu doğal afetler riski, hem etki hem de olasılık anlamında yüksek. Bunun örneklerini yakın zamanda ülkemizde de yaşanan sel ve dolu olaylarında ve en son Antalya’da gerçekleşen şiddetli fırtına sonrası hortum olayında gördük.
Yine Türkiye’ye baktığımız zaman artan şehirleşme ve yapılaşma ile birlikte görüyoruz ki çevre risklerinin boyutlarının yeterince ele alınmamakta. Doğal enerji kaynaklarının ilk yatırım maliyetlerinin yüksek olması nedeniyle ülkemizde hala petrol, kömür gibi enerji kaynakları kullanılmaya devam ediliyor. Son yıllarda rüzgar ve güneş enerjisi ile jeotermal enerjiye yapılan yatırımların artması ile Güney Marmara, Ege, Batı Trakya ve Akdeniz bölgelerinde doğal kaynaklarla elektrik üretimi yaygınlaştı.
Bunun dışında poşet kullanımının azaltılmasına yönelik en son alınan önlemin uzun vadede bir katkı sağlayabileceğine inanıyorum. Gidilmesi gereken çok yol var, öncelikle tüm bireyler ve kurumların çevre bilincinin arttırılması ve çevre konusunda yaptırımların katı bir şekilde uygulanması gerekiyor.”
2019 Küresel Risk Raporu’nda geçen yıl olduğu gibi çevresel, politik ve ekonomik risklerin yine ön planda olduğunu vurgulayan Zurich Türkiye CEO’su Yılmaz Yıldız da, şu değerlendirmeleri yaptı:
“Fakat bu yıl farklı olarak risklerin insan hayatı üzerindeki etkilerine geniş yer ayrılıyor. Küresel Risk Raporu bize dünya genelinde mutlu olduğunu, pozitif duygular yaşadığını söyleyen insanların sayısının son dönemde hızla azaldığını, negatif duygu yaşayanların sayısının da hızla arttığını söylüyor. Dünya genelinde geçtiğimiz 15 yıl içerisinde depresyon ve anksiyete bozukluğu %50’ler seviyesinde artış gösterdi, her 10 insandan 1’inin ruhsal sorunu olduğu tahmin ediliyor.
Mutsuzluğu 3 temel nedeni
Giderek artan mutsuzluk, insanların hem ruhsal sağlığını hem de politik seçimlerini doğrudan etkiliyor. Raporumuzda bunun 3 temel nedeni irdeleniyor: Yalnızlık, artan şiddet eğilimi ve son olarak gelir adaletsizliği.
Yalnızlık, yükselen kentleşme ile birlikte insanlığın en önemli sorunu haline geldi: Dünya genelinde metropollere baktığımızda metropol nüfusunun en az yarısının yalnız yaşadığını görüyoruz.
Artan şiddet eğilimi, özellikle kadınları ve çocukları mağdur etmeye devam ediyor: Dünya’da her 10 kadından 3’ü partnerleri tarafından şiddete maruz kalıyor. Dünya genelinde her gün yaklaşık 140 kadın şiddet sonucu hayatını kaybediyor.
Artan gelir adaletsizliği de, tüm dünyada insanların düzene güven duygusunu zedeliyor: Yapılan bir araştırma her 5 gençten 4’ünün hayattaki en önemli hedefinin ‘zengin olmak’ olduğunu söylüyor. Tüm bu trendler Türkiye’yi de her ülke gibi doğrudan etkiliyor. Ne var ki, Türk toplumu olarak, geçmişten bu yana belirsizliklerle yaşamaya alışkın ve değişime çok hızlı adapte olabilen bir toplumuz. Üstelik güçlü aile bağları ve sıkı insan ilişkileri, bizim kültürümüzün doğal bir parçası. Bu değerler bizi dünya geneline göre risklere karşı avantajlı konuma getiriyor.”
2019 yılındaki en önemli 5 risk
Dünya Ekonomik Forumu’nun Marsh & McLennan Şirketler Grubu ve diğer ortakların desteğiyle hazırladığı Küresel Riskler Raporu’nun 14. sayısı, derinleşen makro düzeydeki risk ortamını inceleyerek, dünyayı 2019 yılı ve sonrasında rahatsız edebilecek önemli tehditleri ele alıyor.
Raporda, jeopolitik riskler en çarpıcı bulgu olarak yer alıyor. 2019 yılı için ön plana çıkan 10 riskten yedisi siyasi ortama bağlı riskler olarak belirtiliyor. Ankete katılanların %90’ından fazlası, güçlü ülkeler arasında ekonomik anlaşmazlıklar yaşanmasını ve uluslararası ticaret anlaşmalarında itilaflar yaşanmasını bekliyor.
2019 yılında artması öngörülen riskler; “Büyük güçler arasındaki ekonomik anlaşmazlıklar, Uluslararası ticaret anlaşmalarının değer kaybetmesi, Büyük güçler arasındaki siyasi çatışmalar, Siber saldırılar: para veya veri hırsızlığı, Siber saldırılar: operasyonel ve altyapısal bozulmalar” şeklinde sıralanıyor.
2019 yılı risk haritasında gerçekleşme olasılığına göre sıralanan en önemli beş risk ise; Olağan dışı hava olayları, İklim değişikliğinin önlenmesi ve adaptasyonunda başarısızlık, Doğal afetler, Veri sahteciliği ve hırsızlığı, Siber saldırılar…
Rapordaki risk değerlendirmeleri ise şöyle:
“2018 yılında devam eden merkezi siyaset politikaları, hem makroekonomik hem de jeopolitik risklerin birikmesine katkı sağlamaya devam etmektedir. Sıkılaşan küresel finansal koşullar, dolar cinsinden yükümlülük altına giren ülkeler üzerinde baskı oluşturmaya devam ederken, yükselen küresel borç yükü makroekonomik risklere ilişkin endişe yaratmaktadır. Bununla birlikte, dünya siyasetinde ulusların daha çok kendi çıkarlarına odaklandığı, değerlerin ayrıştığı, uluslararası kurumların gücünü yitirdiği bu dönemde küresel boyutta bir kriz yaşanması halinde gerekli iş birliği ve dayanışmanın sağlanabileceğine ilişkin şüpheler artmaktadır.
Çevresel riskler ise olasılığı ve etkisi en yüksek ilk on küresel riskin beş tanesini oluşturmaktadır. Olağan dışı hava olayları, iklim değişikliği ile mücadele için uygulanan politikaların başarısızlığı ve doğal afetler en önemli olası çevresel riskler olarak sıralanmaktadır. Teknoloji ile ilintili riskler, çevresel riskleri takiben en önemli riskler olarak tanımlanmaktadır. Veri sahteciliği ve hırsızlığı, siber saldırılar ve şirketler için mahremiyet kaybı teknolojik riskler arasında ön plana çıkmaktadır.”